Orta Doğu'da yaşanan siyasi gelişmeler, bölgedeki güç dengelerini sarsıyor. Son günlerde yapılan iddialara göre, Tel Aviv yönetimi, Washington ile bir dizi görüşme sonrasında Suriye'deki askeri saldırılarını durdurmayı vaat etti. Bu anlaşma, her iki ülke arasında gelişen ilişkilerin yanı sıra, Suriye'deki iç savaşın seyrini de etkileyebilir. Peki, bu süreçte neler yaşandı? Tel Aviv’in geri adım atmasının ardında yatan nedenler neler olabilir? İşte bu soruların yanıtlarını arıyoruz.
Ülke, 2011 yılından itibaren devam eden iç savaşla sarsılırken, Suriye’nin çeşitli bölgelerinde sadece iç savaş çetrefilli bir çatışma değil, aynı zamanda birçok dış gücün de müdahil olduğu bir arena haline geldi. İsrail, Suriye'deki askeri faaliyetlerini, İran'ın sınırlarına yakın bölgelerde yer alan milis gruplarının varlığını bahane ederek meşru göstermeye çalıştı. Özellikle geçtiğimiz yıllarda, Tel Aviv'in bu gruplara yönelik düzenli hava saldırıları gerçekleştirdiği açıkça görülüyor. Ancak, son gelişmelerle birlikte bu durumun değişebileceği yönündeki söylemler, birçok analistin dikkatini çekiyor.
Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail arasındaki ilişkiler tarihsel olarak sağlam bir temele dayansa da, özellikle Trump dönemindeki politikalarla birlikte bazı farklılıklar ortaya çıkmıştı. Biden yönetimi, başta İran ile olan yaptırımlar ve nükleer müzakereler üzerinde sıkı bir denetim uygularken, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırıları konusunda da dikkatli bir denge kurmaya çalışıyor. Bu bağlamda, Tel Aviv’in Washington’a Suriye’deki askeri saldırılarını durdurma sözü vermesi, oldukça önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Washington’un, bu konuda yaptığı baskının etkisiyle böyle bir adım atmış olabilir. Dolayısıyla, bu durum İsrail’in güvenlik stratejisi üzerinde önemli bir etki yaratacak gibi görünüyor.
Öte yandan, bu durumun altında yatan diğer nedenler arasında, bölgedeki güç dengelerinin değişimi, İran’ın askeri varlığına yönelik artan korku ve Suriye iç savaşının bir an önce sona erdirilmesine yönelen uluslararası baskılar da bulunuyor. Washington’un, İsrail ile yaptığı görüşmelerde hedefinin, bölgedeki istikrarı sağlamak olduğu öne sürülüyor. Ancak, bu tür anlaşmaların sahadaki gerçeklikle ne ölçüde örtüşeceği ise soru işareti olarak kalıyor.
İsrail’in Suriye'deki askeri varlığı ve bunun Washington ile olan ilişkileri üzerindeki etkileri, Orta Doğu'daki genel güvenlik durumunu oldukça etkileyebilir. Bu noktada, İran’ın Suriye’deki varlığına ilişkin endişeler ve Hezbollah ile olan rekabet, Tel Aviv’in alacağı yeni kararlar üzerinde ciddi bir etkiye sahip olabilir. Dolayısıyla, Tel Aviv'in bu sözlerinin ne kadar sürdürülebilir olacağı ve bölgedeki diğer ülkelerin bu duruma nasıl tepki vereceği merak konusu.
Bununla birlikte, Tel Aviv’in Washington'a verdiği bu söz, Suriye'deki durumla sınırlı kalmayacak. Bu gelişmenin, bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkileri ve özellikle arap-İsrail normalleşme süreçlerini de etkilemesi bekleniyor. Arap ülkeleri, İsrail'in Suriye'deki askeri operasyonlarını doğru bulmamakla birlikte, bu tür adımların güvenlik işbirliklerine nasıl yansıyacağı da ayrı bir tartışma konusu. Bölgedeki ülkelerin, bu tür gelişmelere nasıl tepki verecekleri, zamanla daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Sonuç olarak, Tel Aviv’in Washington ile Suriye'deki askeri saldırıları durdurma konusunu masaya yatırması, büyük olasılıkla bölgedeki güvenlik dinamiklerini yeniden şekillendirecek bir süreç başlatacaktır. Bunun yanı sıra, her iki ülkenin stratejik hedefleri ve küresel politikaları da bu durumu etkileyecek önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeler, hem Orta Doğu’da hem de dünya genelinde ciddi yankılar doğurabilir.